Levon Biss JeeYoung Lee Helena Blomqvist Scarlett Hooft Graafland

Sergiler

Helena_Blomqvist_The magic trick

HELENA BLOMQVIST

Yapı Kredi bomontiada Galeri,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Kusursuzluk, protesto, düzen, fabllar, rüyalar ve hayvanlar Helena Blomqvist’in özenle hazırlanmış sahnelerinin temel elementleri. İsveçli sanatçı, kendi kurguladığı sahnelerde tanıdık ama yabancı bir dünya yaratıyor.

DEVAMI

Scarlett_Hooft_Graafland_Pink Lady

SCARLETT HOOFT GRAAFLAND

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu’nun katkılarıyla.

Naif, çocuksu, masum renkler ve bu renklere tezat bir boşluk. Hollandalı sanatçı Scarlett Hooft Graafland, İzlanda’dan İsrail’e uzanan yolculuklarında gittiği ülkelerin insanlarını, kurguladığı koreografiler içinde fotoğrafları için hazırladığı enstelasyonlarının birer parçası olarak kullanıyor.

DEVAMI

3_©JeeYoung Lee_Flu_120x96cm copy

JEEYOUNG LEE

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Fotoğraflarının, çekildikten sonra fotoğrafik alterasyonlara maruz kalmaması için her bir detayı sabırla ve özenle yarattığı sahneler kuran JeeYoung Lee, bir multidisipliner sanatçı. Yarattığı olası alternatif dünyalar, var olan toplumun baskılarına, bu baskılarla oluşan yorgunluklara, öfkelere karşı bir katarsis işlevi görüyor.

DEVAMI

Esra Özdoğan_2

ESRA ÖZDOĞAN

Yapı Kredi bomontiada 4.Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

“Bu seri oğlumla bir yaz mevsimini geçirdiğimiz ev ve çevresinde çekildi” diyor Esra Özdoğan festival kapsamında yer alan “Aile Albümü” sergisindeki fotoğraflar için. Fotoğraflarını çoğul okumalara açık bir hikayenin, bir olay örgüsünün kurgusal biçimi olarak işleyen sanatçı, kimi zaman sanat tarihine referansları da olan fotoğraf üretimlerini edebi bir zamansallık fikri üzerine kurmaya çalışıyor.

DEVAMI

17_Thomas-Albdorf_Five-Days

THOMAS ALBDORF

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Avusturya Kültür Ofisi’nin katkılarıyla.

2014’te British Journal of Photography’nin Umut Vaad Eden 30 Genç Fotoğrafçı listesinde olan Avusturyalı sanatçı Thomas Albdorf, Internet’in ve dijitalleşmenin sanat üzerindeki etkisini sorgulayan ve heykeltıraş geçmişini de yansıtan fotoğrafları ile kısa sürede Avusturya Çağdaş Sanatı’nın önemli isimlerinden biri haline geldi. 

DEVAMI

MODI

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Institut Français Turquie ve TOTAL’in katkılarıyla.

Parisli sanatçı Modi, gerçek adı ile Anne-Lise Cornet, izleyicide zorlu içsel sorgulamaları uyandırdığı fotoğraflarında genellikle kendi portresini ve bedenini bir imge olarak kullanmayı tercih ediyor.

DEVAMI

3d

ROSA MUÑOZ

Yapı Kredi bomontiada Akademi,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*İstanbul Cervantes Enstitüsü’nün katkılarıyla.

Mekan-doğa-nesne-mimari ilişkilerini sorgulayan işleri izleyeni sürreal bir paralel evrene götürürken İspanyol sanatçı Rosa Muñoz, günlük hayatta çevremizde olan en basit nesneyi bile sorgulamamıza yol açıyor. 

DEVAMI

DIANA ARTUS

Yapı Kredi bomontiada Akademi,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Goethe Institut’ün katkılarıyla.

Yazar ve görsel sanatçı Diana Artus, ruhun şehirle bağını, ilişkisini incelemeyi seviyor. Kentsel nesnelerin kamusal sunumunu metaforik bir bakış açısıyla ele alan sanatçı İstanbul’dan Berlin’e Avrupa’nın farklı şehirlerindeki bit pazarlarından topladığı resimli romanları hikâye anlatımlarında kullanıyor. 

 

DEVAMI

Screen Shot 2021-09-20 at 14.30.51

UZAKTAKİ/YAKINDAKİ

Yapı Kredi bomontiada Akademi,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Yapı Kredi’nin katkılarıyla.

Fotoğrafın sanatçının tekelinden çıkıp gören göze ait olduğu çağımızda, Yapı Kredi çalışanlarının tüm Türkiye’ den ve dünyadan yakaladıkları muazzam anlar bu seçkide yer alıyor. Tüm Türkiye’deki Yapı Kredi çalışanlarının kadrajı aracılığıyla Bilecik’ ten Sri Lanka’ ya uzanıyoruz.

DEVAMI

HELENA BLOMQVIST

Yapı Kredi bomontiada Galeri,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Gothenburg Üniversitesi’nden mezun Helena Blomqvist, İsveç’in en önemli sanatçılarından biri. Blomqvist, fotoğrafları ile bilinçaltımızı sorgulamaya zorluyor ve bizi tanıdık ama yabancı bir ortamda hiçbir şeyi bozmadan yürümeye çağırıyor. Eski kartpostalları ya da masal kitaplarının sayfalarını andıran fakat onların aksine mükemmeliyetçiliği temsil edercesine kusursuz simetri ve durağanlık dolu fotoğraflarının içine girince bunların aslında her bir parçası sanatçı tarafından tek tek hazırlanmış sahneler olduğunu görüyoruz. Bu sahnelerin olağanüstü bir özenle, usta bir işçilikle ve dikkatle yaratıldığını ise fark etmemek imkansız. Yani aslında bu fotoğraflarda sanatçının rüyalarında geziyor, modeller ve mankenler kullanarak yarattığı hikayeleri dinliyorsunuz. Sanatçının ışığı ve gölgeyi alabildiğine net kullanmaktaki yeteneğini gözler önüne seren Florentine serisi ile modern ve Instagramlanabilir bir sirk getiriyor Helena Blomqvist karşımıza. Florentine, eski bir balerin. Bir sanat eseri. Yakın dönem tarihimizin tanığı ve gördüklerimiz onun fotoğraf albümlerinden düşenler… The Last Frog serisi ise bambaşka ama iyi bildiğimiz bir dünyanın fotoğrafları: “Her an yeryüzünden silinebilme tehditi, bundan kaçış isteği ve buna karşı protesto” olarak anlatıyor Blomqvist bu serisini. Fotoğrafların kahramanlarının maymun olması bir fabl anlatımı yaratırken “başka duygular da mümkün” diyor sanatçı ve ekliyor; “Bu fotoğraflarda arkadaşlık, birlik olmanın gücü ve protesto var.”

Eserleri Moderna Museet, Stockholm, Karolinska University Hospital, Stockholm, Hasselblad Foundation, Gothenburg, Borås Art Museum, Borås gibi kurumların koleksiyonlarında yer alan Blomqvist’in, Florentine, The Last Golden Frog, The Elephant Girl ve sadece kendi adını taşıyan 4 fotoğraf kitabı var.

© Helena Blomqvist

SCARLETT HOOFT GRAAFLAND

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Hollanda İstanbul Başkonsolosluğu’nun katkılarıyla.

Naif, çocuksu, masum renkler ve bu renklere tezat bir boşluk. Hollandalı sanatçı Scarlett Hooft Graafland, İzlanda’dan İsrail’e uzanan yolculuklarında gittiği ülkelerin insanlarını, kurguladığı koreografiler içinde enstelasyonlarının bir parçası olarak ağırlıyor.

Hollandalı fotoğraf sanatçısı Scarlett Hooft Graafland, Lahey’de Royal Academy of Fine Arts, Kudüs’te Bezalel Academy ve New York’ta Parsons School of Design’da eğitim aldıktan sonra fotoğraf çekmek için seyahat etmeye başladı. İzlanda, Bolivya, Madagaskar, Finlandiya, Çin, İsrail, Kanada, Amerika fotoğrafları için istediği geniş alanları verdi. Bu alanların devasalığı ve muazzamlığı Graafland’ın işlerinde Photoshop ile desteklenerek daha da güçleniyor. Sade fotoğrafçılık, heykeltıraşlık ve performans koreografisini bir araya getirdiği işleri tüm Avrupa’da solo sergilerde, Metropolitan Museum, New York, ve Musée D’Orsay, Paris’te karma sergilerde  izleyici ile buluştu. Fantastik ve irrasyonel gibi görünen ortamları gerçek objeler ve özneleri birleştirerek yaratan Graafland’ın işlerinde bazen kafasında balonlarla çölde uçan bir lama ya da karın ortasında pamuk şeker yiyen çocuklar karşımıza çıkıyor. Bu esprili anlatım gittiği ülkelerin siyasi ve kültürel ortamlarını iğnelemesini engellemiyor. Kanvas olarak kullandığı çıplak doğal alanlara rağmen ortaya çıkardığı fantastik hikayeler, Museum of Photography Seoul, Contemporary Art Museum of Palestine, VU Hospital, Huis Marseille Museum for Photography, Museo Nacional de Arte, La Paz, Bolivia, Dutch Ministry of Justice Department, Miniature Museum of Gemeentemuseum Den Haag gibi kurumların koleksiyonlarında bulunuyor.

© Scarlett Hooft Graafland

JEEYOUNG LEE

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Güney Koreli multidisipliner sanatçı JeeYoung Lee, gözle görülmeyeni oluşturduğu teatral sahnelerde fotoğraflara 3 boyutlu anlatım katarken geleneksel fotoğrafçılığın kısıtlı anlatım dilini yerle bir ediyor. Zihninde canlandırdığı bir fotoğraf karesinin sahnesini yaratmak için bazen aylarca uğraşıyor. Sahnedeki her bir nesneyi kendi elleriyle yaratıyor, yerleştiriyor. Bunu da duygusal deneyimlerinin materyalize edilmesi olarak görüyor. Fotoğrafın çekildikten sonra editlere, fotoğrafik alterasyonlara maruz kalmaması için her bir detayı sabırla yaratıyor. Yarattığı olası alternatif dünyalar, var olan toplumun baskılarına, bu baskılarla oluşan yorgunluklara, öfkelere karşı bir katarsis işlevi görüyor aslında. Bu fotoğraf setlerini yaratırken meditatif bir zihne geçiş yaptığını anlatan sanatçı, doğal olarak birçok ödülün sahibi. 2012’de aldığı Sovereign Art Prize onu Kore Sanat Dünyası’nın en umut veren sanatçılarından olduğunu söylerken bugün JeeYoung Lee, yalnız Kore’de değil tüm dünyada bilinen ve ilham veren bir sanatçı çünkü Kore dışındaki ilk sergisini 2014’te Opiom Galeri’de (Cannes, Fransa) açtıktan sonra Reddit’te sadece 2 günde 500 bin kez ziyaret edildi. Bu haklı ilgi Lee’nin CNN’den Huffington Post’a kadar dünya basınında farklı mecralarda yer almasını sağladı ve beraberinde dünyanın her yerinde açılan sergilerini getirdi. Sahnelerini yaratırken içindeki çatışmalarla yüzleştiğini, onların ortaya çıkmasına yer açtığını ve bir kez onlarla yüzleştikten sonra hepsinin birer umuda dönüştüğünü anlatan sanatçı, Seoul Hongik University’den mezun. Yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamladı. San Francisco’dan Avustralya’ya, Singapur’dan İspanya’ya kadar çok yerde enstalasyonlar kuran Lee, “Bir sanatçı olarak hep kendi kendimi aşmaya çalışıyorum. Bazen yeniden ergenlik yaşıyormuşum gibi hissediyorum ve bir sanatçı olarak kendimi bulma çabamın işlerime de yansıdığını düşünüyorum. Hayatım değişmeye devam edecek ve tabii kurduğum sahneler de hayatıma bağlı olarak değişecek” diyor. 

© JeeYoung Lee

ESRA ÖZDOĞAN

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Bir çocuk, annesi, yaz mevsimi ve tüm dünya. “Aile Albümü” adlı fotoğraf seçkisinde Esra Özdoğan, “çocuk imgesine” fotoğrafta hep zamanı belirsiz ve yalnız bir konu olarak baktığını söylüyor. Esra Özdoğan, Saint-Michel Fransız Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansta aynı bölümde ve Sorbonne Nouvelle LGC’de Edebiyat Eleştirisi okudu. 1994-2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Avrupa Kültür Tarihi, Genel Dilbilim, Fransız Sanat Tarihi ve Edebiyat Eleştiri üzerine dersler verdi. Yapı Kredi Yayınları ve Can Yayınları’nda editörlük yaptı. 2001’den itibaren Pera Müzesi, Sabancı Müzesi, İstanbul Modern, Koç Kitaplığı gibi kurumların kataloglarında edebiyat ve sanat üstüne makaleleri yayınlandı. 2016-2019 yılları arasında Marmara Üniversite Fotoğraf Bölümü’nde yüksek lisansını yaptı. Fransızcadan aralarında sanat kitaplarının ve sergi kataloglarının da bulunduğu elliye yakın kitabı Türkçeye aktardı. Bu nedenle fotoğraflarında edebiyatın izlerini görmemiz şaşırtıcı değil. Fotoğrafın iki boyutlu, yassı ve maddesel yüzeyini gerçeğin geçmişte kalmış birebir izi olmaktan çok, çoğul okumalara açık bir hikayenin, bir olay örgüsünün kurgusal biçimi olarak işliyor ve kimi zaman sanat tarihine referansları da olan fotoğraf üretimlerini edebi bir zamansallık fikri üzerine kurmaya çalışıyor. Fotoğraflarını ilk olarak Mamut Art Project kapsamında sergiledi. Fotoğraf üretimleri yurt içinde ve yurt dışında birçok koleksiyonda yer alıyor. 2021’de iki karma sergide yer aldı. Serbest yazarlık ve fotoğrafçılık yapıyor.  Aile Albümü seçkisi ise, saldırgan bir üst bakışla, yetişkinler toplumunda çocuğun yerini, tarihsel konumundaki savunmasızlığı ve yalnızlığı, ve belki ancak böylesi bir yalnızlıkta var olabilecek tekinsiz gücünü görmeye çalışan bir seri olarak düşünülebilir.

© Esra Özdoğan

THOMAS ALBDORF

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Avusturya Kültür Ofisi’nin katkılarıyla.

2019 Mart ve Aralık’ında iki farklı New York seyahatinde, geçirdiği toplam beş günü “Five Days” serisi ile anlatan Thomas Albdorf, heykeltraşlığı fotoğraf ile buluşturan bir sanatçı. Avusturyalı Albdorf, teknolojinin ve dijital etkilerin fotoğraftaki etkilerini araştırmayı seviyor ve manipülasyonların gerçek ve yapay arasındaki önemine dair denemeler yapıyor. Dijitalleşmenin fotoğrafta yaptığı değişim, Internet’in fotoğraftaki etkisi, tüm yapıların Internet ve teknoloji ile çökmesi, fotoğraf ve heykeli birleştiren işlerindeki temel temalardan biri. Instagram’da paylaşılan kendi eserlerinin fotoğraflarını alıp editleyerek yeni eserler haline getirmesi ile aslında tüm sorguladıklarını sorgulatıyor ve çağdaş sanatın kendisini de bu sorgulamanın içine dahil ediyor. 2014’te British Journal of Photography tarafından Umut Vaad Eden 30 Genç Fotoğrafçı listesinde olan Albdorf, fotoğrafçılığa başlamadan önce heykel yapıyordu. 1982, Linz doğumlu Albdorf, sanata ilgisini fark ettiğinde profesyonel bir grafik tasarımcıydı. Ancak mesleğini bırakıp Viyana’da Uygulamalı Sanatlar eğitimi almakta gecikmedi ve Avusturya’nın çağdaş sanattaki önemli yansımalarından biri haline geldi. 

asad
© Thomas Albdorf

MODI

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Institut Français Turquie ve TOTAL’in katkılarıyla.

Mahlası Modi olan 1975, Paris doğumlu Fransız sanatçı Anne-Lise Cornet, 1998 yılında CFT Gobelin-Paris okulundan mezun oldu, 2004 yılında ise Reflexion Masterclass’a katılan Modi, minimal ve monokrom ağırlıklı fotografik yaklaşımını izleyicide zorlu içsel sorgulamaları uyandırmak için kullanıyor. Kişisel portrelerinde yoğunlaşan işleri ile kendi imgesini sessiz bir dil gibi, metaforların derinliğinde, yansımalar gibi deneyimlemekten hiç vazgeçmiyor. İşleri ilk kez Türkiye’de sergilenecek Modi, İtalya, Belçika ve Fransa’da çok sayıda sergiye katıldı ve 2011 Venedik Bienali eş zamanlı sergilerinden biri olarak Ikona Gallery’de “Les Possibles” isimli ilk kişisel sergisini açtı.

© Modi

ROSA MUÑOZ

Yapı Kredi bomontiada 4. Kat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*İstanbul Cervantes Enstitüsü’nün katkılarıyla.

İspanya’nın en ünlü fotoğraf sanatçılarından biri olan Rosa Muñoz, yarattığı setlerde çölün ortasında, göz alıcı renklerdeki çiçekler ile ya da bomboş terk edilmiş bir arazideki karpuzlarla izleyeni şaşırtıyor. Parlak renklere sahip çalışmalarında perspektif ve özenli yerleştirme dikkati çekiyor. Yine de bu kendine has özenli yerleştirmeye rağmen yarattığı sahnelerde saykodelik bir paralel evren hissi hakimiyetini koruyor. Bu his, Muñoz’un eserlerine bir Magritte tablosu havası katarken bizi gerçek hayattaki objelerin sürrealliğini ve formlarını sorgulamaya itiyor. Uzun kariyerinin tamamını doğup büyüdüğü Madrid’de geçiren sanatçının eserleri dünyanın her yerinde, en prestijli galeri ve müzelerde yer alıyor. Mekan-doğa-nesne-mimari ilişkilerini sorgulayan işlerini 2006 yılına kadar kendi kurduğu set ortamlarında hayalindekileri inşa ettiğini ancak artık bilgisayar ve teknolojinin desteğinden de faydalandığını anlatıyor. 

Sayısız sergide yer aldığı gibi ArtMiami 2005, FotoMiami 2009, FotoLondon 2007, KIAF 2007 (Seoul), MACO 2008 (Mexico), MIART 2008 (Milan), BERLINER 2010 ve Seoul Photo Festival 2011, PHOTOESPAÑA (Madrid), MADRIDFOTO, ARTESANTANDER, ARTVALENCIA, ESTAMPA (Madrid), FOROSUR (Cáceres), ARTMARBELLA ve GIAF gibi fotoğraf festivalleri ve fuarlarında da bulundu. Eserleri özel ve kurumsal koleksiyonların da gözdesi. Bu koleksiyonların bazıları: Gas Natural Fenosa Museum of Contemporary Art (MACUF), Centre Nacional d’Art Georges Pompidou (Paris), Autonomous Community of Madrid, ESTAMPA Collection, Cuartel del Conde-Duque Municipal Museum in Madrid, Alcobendas Public Photography Collection in Madrid, Aduana of the Cadiz Provincial Council, the Caisse de Dépot et Consignation in France, Conca Collection, Feriarte Santander Collection, El Monte Foundation in Seville, Alcorcón Municipal Arts Centre Collection, Esencias Color Visual Collection,  Pilar Citoler Collection ve Houlihan Lokey Collection.

© Rosa Muñoz

DIANA ARTUS

Yapı Kredi bomontiada Akademi,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Goethe Institut’ün katkılarıyla.

 

Mimari yapıların, heykellerin fotoğraflarının ya da tüm bunların fotoğraflarının yeniden fotoğraflanıp, yeniden yorumlanması ile yarattığı anlatımlarında kentsel fenomenlere farklı açılardan bakmayı sağlıyor. Fotoğrafçılık işlerine bir temel sağlasa da Diana yarattığı kolajlarla heykelsel yapılar elde ediyor ve aynı zamanda yazdığı yazılarda günümüzdeki sanat sosyolojini inceliyor. Diana’nın işlerinde kullandığı materyaller farklı şehirlerden topladığı nesneler oluyor genelde: Sokaklarda çektiği resimler, aldığı notlar, dergiler, duygular, kamerasında yakaladığı coğrafi ruhsal değişimler… Kentsel nesnelerin kamusal sunumunu metaforik bir bakış açısıyla ele alan sanatçı İstanbul’dan Berlin’e Avrupa’nın farklı şehirlerindeki bit pazarlarından topladığı resimli romanları hikâye anlatımlarında kullanıyor. Tüm bunları nihayetinde analog hale getirerek değiştiriyor, bozuyor, yeniden yapılandırıyor ve böylece hem imajların sınırlarını genişletiyor hem de kentlerin. Ruhun şehirle bağını, ilişkisini farklı bağlamlarda, farklı medyumlarla bir araya getirip ayrıştırıyor ve yeniden yeniden yeniden kurguluyor. Bu hali ile Diana’nın işleri insanoğlunun kentle tarihsel ilişkisini de yansıtıyor. 

.

© Diana Artus, Attitudes of Love, Hug your phantasm

UZAKTAKİ/YAKINDAKİ

Yapı Kredi bomontiada Akademi,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Yapı Kredi’nin katkılarıyla.

.

© Yapı Kredi
NEMRUT

BAŞKA BİR KIYAMET MÜMKÜN

Akaretler Sıraevleri A 37-39
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

*Borusan Contemporary’nin katkılarıyla.

Geçmişi 90’lı yıllara dayanan; fotoğraf başta olmak üzere, video, yerleştirme, yeni medya, neon-LED gibi özellikle dijital tekniklerle üretilmiş yapıtlara ev sahipliği yapan Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan özel bir seçki.

DEVAMI

BAŞKA BİR KIYAMET MÜMKÜN

Akaretler Sıraevleri A 37-39
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

İnsanların yerkürede bir arada ve diğer türlerle birlikte yaşamayı başaramamış olması sonucu yaşanan felaketleri doğal afet olarak adlandırmak ne kadar doğru? Belki de can çekişen, yıkılan ve yanan bizzat uygarlığın kendisidir. Bilim insanları dünyada, türümüzün varlığının artık geri döndürülemez bir yıkım sürecine girildiğinden emin. Bu bilgiye sahip olan ayrıcalıklı bir azınlık şimdiden gezegeni terk etmenin yollarını arıyor, elbette yeniden tüketecek kaynaklar bulmak adına. Fakat bu fetihçi düşüncenin tam tersi yöne doğru zarifçe yürüyen, yaşamdan ve yerleşmekten bahseden başkaları da var. Onlara göre bu an itibariyle aldığımız her soluk, canlı ve cansız tüm varlıklara olan borcumuzla anlamlandığı sürece “başka bir kıyamet mümkün!”

Kahramanvari bir kurtuluş vaadi taşımayan bir iyileşme fikri sanatta, bilimde, felsefede dünyanın pek çok noktasında, aynı anda filizleniyor. Çocukların dilinde, köylülerin dilinde, sanatçıların dilinde çoğalıyor bu çağrı. Felaketlerin açtığı yaralardan sızan ve sosyal medyanın araçlarıyla yerküreyi dolaşan bu ortaklaşma arzusunu hissetmek için biraz yavaşlamak yeterli. İnsanın doğa ile, tarih ile, yaşam ile yeniden ilişkilenmesinin olasılıkları belki de şimdi, son bir kez ve acilen tartışılıyor.

Türün bedeni tüm maddiliğiyle kırılganlığı deneyimledi. İnsan kendi ölümlülüğünü, üstelik kolektif biçimde hatırladı. Bireyin kendini gerçekleştirmek adına canlı ve cansız her şeye savaş açtığı seferin sonunda, diğerkâmlığın, merhametin, inceliğin hayatta kalmak için gereken en güçlü nitelikler olduğunu konuşur olduk. Hayvanların ve bitkilerin bilgeliklerine kulak kabartıyor, inşaat gürültüsünden sağır olmuş kulaklarla bir şeyler duymaya çalışıyoruz. Zehirlediğimiz toprağa ve suya sanki ilk kez şefkatle dokunuyoruz. Mitler, ritüeller, tinsellik bir başka geçmişten geri çağırıyor insanı. İşte tüm bunları gördükçe sanatçılar geliyor aklımıza. Çağının şamanı, bilgesi, felsefecisi, mucidi, şifacısı olmuş sanatçılar; zihin, beden ve vicdan arasında gündelik çıkarlarla bağ kurmayı reddetmiş olanlar; geçmişsiz ve ütopyasız kalmış bir dünyanın ihtiyaç duyduğu hassasiyeti, şimdi ve burada nasıl duyumsayacağımıza dair meditasyonda onlara her zaman olduğundan daha çok ihtiyacımız var.

Küratör: Leyla Ünsal

Sanatçılar: Alejandro Almanza Pereda, Axel Hütte, Brigitte Kowans, Boomoon, Christopher Dahlhausen, David Parker, Edward Burtynsky, Eelco Brand, John Gerard, Lynn Davis, Michael Kenna, Niko Luoma, Olaf Otto Becker, Sebastiao Salgado, Serkan Taycan

Serkan Taycan
Nemrut Gölü, 2009
Microsculpture is a photographic project be British photographer Levon Biss.  Please email for any enquiries:  contact@levonbiss.com

LEVON BISS

Zülfaris Karaköy,
1-11 Ekim
Her gün 10:30- 20:00

Milimetrik böcekleri mikroskop lensleri kullanarak 30 farklı bölümde fotoğraflayan İngiliz sanatçı Levon Biss, tek fotoğraf için yaklaşık 10 bin kare çekiyor ve işlerini “sanat ile bilimin evliliği” olarak tanımlıyor.

DEVAMI

NYC155953

JONAS BENDIKSEN

Zülfaris Karaköy,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

* Norveç Ankara Başkonsolosluğu’nun katkılarıyla.

Daha 19 yaşındayken başlayan fotoğraf kariyerinden bir Magnum fotoğrafçısı olmaya giden yolda Jonas Bendiksen, acımasız dürüstlükte bir dil kullanarak çektiği fotoğraflarda editlemenin çok önemli olduğuna inanıyor.

DEVAMI

JONAS BENDIKSEN

Zülfaris Karaköy,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

* Norveç Ankara Başkonsolosluğu’nun katkılarıyla.

Norveçli fotoğrafçı Jonas Bendiksen, fotoğrafçılık kariyerine daha 19 yaşındayken stajyer olarak alındığı Magnum’un Londra ofisinde başladı. Foto muhabir olma hayalini gerçekleştirmek için Londra sonrası Rusya’ya giden Jonas Bendiksen, ilerleyen yıllarda sadece çok başarılı bir foto muhabir olmakla kalmadı aynı zamanda Magnum Fotoğraf Ödülü’nü de kazandı. “Bana göre editleme işi, en az fotoğrafın nasıl çekildiği kadar önemlidir” diyen Bendiksen, editlemenin önemini şöyle anlatıyor: “Editleme işini yaptığınız an, nasıl bir fotoğrafçı olduğunuzu belirlediğiniz ve projenizi şekillendirdiğiniz andır.” Bendiksen’in acımasız dürüstlükteki fotoğraflarında toplum, inanç, kimlik konuları öne çıkıyor. Magnum eğitimcilerinden biri olarak tek bir proje için çektiği 5000 kare arasından seçkiyi nasıl 15 kareye indirdiği, motivasyonunu yitirince ne yaptığı gibi konular ve 20 yıllık fotoğraf kariyerinden öğrendikleri yer alıyor. Fotoğraf projeleri dışında tekil editoryal ya da reklam çekimleri de yapan Bendiksen, dünyanın her yerinde fotoğraflar çekmiş olsa da evinde günlük hayat kareleri yakalamayı da seviyor. Rusya’da geçirdiği yıllarda çektiği fotoğraflardan oluşan Satellites (2006) kitabı, eski Sovyet Birliği’ndeki aykırı karakterlerin hikayelerini anlatıyor. 2017 yılında yayınlanan The Last Testament kitabı ise dünyaya geri dönen Mesih olduğunu iddia eden 7 farklı kişinin portresinden oluşuyor. 2021’e geldiğimizde ise yine ilginç bir konu ile son kitabı The Book of Veles yayınlandı. Kitap, Kuzey Makedonya’daki bir  kasabanın nasıl sahte haberlerin prodüksiyon merkezi haline geldiğini anlatıyor. National Geographic, Stern, TIME, Newsweek, The Sunday Times Magazine, The Guardian Weekend gibi yayınlarda eserleri kullanılan Bendiksen’in müşterileri arasında HSBC, Canon, FUJI, BCG, Red Bull ve Land Rover gibi markalar bulunuyor. Norveçli fotoğrafçı Oslo’da eşi ve 3 çocuğu ile yaşıyor. 

© Jonas Bendiksen

LEVON BISS

Zülfaris Karaköy,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Londra’da doğan İngiliz fotoğrafçı Levon Biss, 25 yıllık fotoğraf kariyerinde doğa fotoğrafçılığı öncesinde röportaj, portre, belgesel ve spor fotoğrafçılığı yaptı. Bu alanlarda gösterdiği başarılarla sergilerde yer aldı ve eserleri şahsi ve kurumsal koleksiyonlara girdi. Ancak 2016’da iki temel tutkusunu birleştirdi ve bol ödüllü “Microsculpture” projesini hayata geçirdi. Microsculpture, Levon Biss’in böceklerin dünyasına büyüteç tuttuğu, eşsiz bir çalışma. Makro fotoğrafçılıkta yeni bir çığır açan bu projede Levon Biss, böceklerin gövdelerindeki en ince detayları, en hafif renkleri bile ortaya çıkartan çözünürlükte benzersiz bir fotoğrafçılık yöntemini hayata geçirdi. Bu yöntemde tek bir fotoğraf için binlerce imaj kullanıyor ve farklı ışık düzenlerine başvuruyor Bliss. Her bir tür böcek, özel bir mikroskop altına yerleştiriliyor ve yaklaşık 30 farklı bölüm halinde çekim yapılıyor. Her bölüm, böceğin fotoğraflanacak bölgesine özel aydınlatma ile öne çıkartılıyor. Bu yöntemle tek bir böcek fotoğrafı için mikroskop lensleri kullanılarak ortalama 10 bin kare fotoğraf çekilmiş oluyor. Bir kaç milimetre büyüklüğündeki böceklerin portreleri 3 metre uzunluğunda baskılara dönüşüyor ve ortaya sanat ile bilimin muazzam birlikteliği çıkıyor. Her bir portrenin yaratılması yaklaşık 4 hafta sürüyor. Bu meşakkatli fotoğraflar tüm Avrupa’yı, Orta Doğu’yu ve Birleşik Devletler’i dolaşarak 21’den fazla ülkede solo olarak sergilendi. Oxford Üniversitesi Doğal Tarih Müzesi kalıcı koleksiyonunda bulunan “Microsculpture” serisi, böceklere farklı bir bakış açısı ile, güzelliklerini görerek bakmamızı sağlıyor. Böceklerin mikro morfolojisi hala daha bilim adamları için bir sır olsa da Levon Biss’in fotoğrafları ilerideki araştırmalarda referans olarak yer alacağa benziyor.

© Levon Biss
Christian-Tagliavini

CHRISTIAN TAGLIAVINI

Yeldeğirmeni Sanat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Rönesans döneminden kalma bir yağlı boyayı andıran fotoğraflarındaki her detayı kendi elleri ile hazırlayan İsviçreli sanatçı, el işçiliğini sanat ile birleştiriyor ve ortaya eşsiz portreler çıkartıyor. 

 

DEVAMI

NOWNESS

Yeldeğirmeni Sanat,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

NOWNESS işbirliğiyle oluşturulan film seçkisi, 1-11 Ekim tarihleri arasında Yeldeğirmeni Sanat’ta gösterimde. Seçkide 6 video yer alıyor.

DETAYLAR

CHRISTIAN TAGLIAVINI

Yeldeğirmeni Sanat,
1-11 October
Open Everyday 10:30 a.m – 20:00 p.m

Eserlerine bakınca rönesans döneminden bir ressamın reenkarnesi olduğunu düşünmeniz muhtemel bir fotoğrafçı İsviçreli sanatçı Christian Tagliavini. 1971 doğumlu Tagliavini fotoğrafçılığa başlamadan önce grafik tasarım okuyan ve hem grafik tasarımcı hem de mimar olarak çalışan Tagliavini, bir tasarımcının detaycılığını, bir mimarın keskin matematiksel oranlarını, çizgilerini bir fotoğrafçının estetik algısı ile birleştiriyor. Tüm bunlara ek olarak, çektiği portrelerde modellerin giydiği tüm kıyafetleri kendi dikiyor, aksesuarları kendi yapıyor. Tabii fotoğraftaki gerekli ortamı yaratan da kendisi. Bu nedenle Tagliavini’nin eserlerine sadece bir fotoğraf olarak yaklaşmak zor. Christian Tagliavini, hazırlık sürecinden en az fotoğraf çekme anı kadar zevk aldığını söylüyor. “Staged photography” alanında en ilham verici çağdaş fotoğrafçılardan biri kabul edilen Tagliani’nin eserleri Almanya, İngiltere, Lüüksemburg, Fransa, İtalya, İspanya, Danimarka, Lichtenstein, Belçika, Hollanda, ABD ve Çin’de özel ve kamusal koleksiyonlarda yer alıyor. Hala daha İsviçre’nin kuzeyinde, Lugano’da yaşayan sanatçının eserleri Avrupa’nın farklı yerlerinde sergilendi. 

© Christian Tagliavini
BUR_NatalieCoughlin_0405_144BRAZprintBHRxx12x18

DAVID BURNETT

Müze Gazhane Atölye 02,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Bir foto muhabirin alabileceği bütün ödülleri 50 küsur yıllık kariyerinde alan David Burnett, 1967 yılından beri dünya tarihine tanıklık eden fotoğraflara imza attı. Spor, portre ve politika fotoğrafları ile ünlü olan sanatçı, fotoğrafçılığın yaşayan en usta isimlerinden sayılıyor.

DEVAMI

OD 578

MİNE KASAPOĞLU

Müze Gazhane Atölye 02,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Kendisi de milli sporcu olan Mine Kasapoğlu’nun sporcuların en mahrem anlarını yakalayabilmesi, hırslarını tek kareye sığdırabilmesi şaşırtıcı olmasa gerek. 2 fotoğraf kitabı Olimpiyat Müzesi tarafından basılan sanatçı, özellikle yüzme, kayak ve snowboard çekimlerinde uzman.

DEVAMI

Chris Mcgarth

CHRIS MCGRATH

Müze Gazhane Atölye 02,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Avustralyalı fotoğrafçı Chris McGrath, Getty Images için çalıştığı seneler boyunca başarılı haber ve spor fotoğraflarına imza attı. 20 yıldır dünyanın bütün saygın spor müsabakalarını belgeleyen bol ödüllü sanatçı İstanbul’da yaşıyor. 

 

DEVAMI

CHRIS MCGRATH

Müze Gazhane Atölye 02,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

Yerel bir gazetede başladığı mesleki hayatını 2001 yılında Getty Images ile birleştirdikten sonra 6 yıl Avustralya ve Asya bölgesinin spor fotoğrafları muhabirliğini yapan Chris, 2007 yılında Getty Images New York ofisine geçti. 2011’e kadar ABD içindeki ve uluslararası spor müsabakalarını belgeledikten sonra Singapur’a taşınarak yeniden Asya özelinde çalışmaya başladı. 2013 yılında ise Getty Images Tokyo ofisinde Japonya odaklı Asya spor muhabiri olarak görev aldı. Geçtiğimiz 20 sene boyunca Olimpiyatlar, Paralimpikler, FIFA, Dünya Kupası, Super Bowl, Daytona 500, US Open Golf gibi dünyanın en saygın spor müsabakalarını belgeledi. Bununla kalmayıp özel haber çalışmalarına da imza attı. Musul’da Mücadele, Obama’nın seçilmesi, Güney Doğu Asya’da tsunami gibi tarihi anlara tanıklık etti. Nike, NFL, McDonalds, Coca-Cola, NASCAR ve Wilson gibi markalarla çalıştı. İşleri Time, Sports Illustrated, The Independent, The New York Times, The Guardian gibi mecralarda yer almaya devam ediyor. Sayısız ödülün yanı sıra 3 kere World Press Photo Award ödülüne layık görüldü. Halen daha Getty Images İstanbul ofisinde çalışıyor. 

 

 

© Chris McGrath

MİNE KASAPOĞLU

Müze Gazhane Atölye 02,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

“Çektiğim en iyi fotoğraflar, her şeyin eriyip dağıldığı ve zihnimin otomatik pilotta olduğu anlara ait. Anın benim önüme geçmesine izin veriyorum” diyen Mine Kasapoğlu, şimdiye kadar 5 kez kış, 4 kez yaz ve 5 kez de Gençlik Olimpiyatları’nda fotoğrafçı olarak bulundu. Kendisi de bir milli sporcu. Kayak ve Snowboard Milli Takımlarında Türkiye’yi temsil etmiş ve Snowboard branşında Türkiye Şampiyonluğu bulunan Kasapoğlu, başarılı bir sporcu gibi, rekabette avantaj sağlayan ve oyunun içinden birinin azmini fotoğraflara taşıyan odağa sahip bir fotoğrafçı. Özellikle yüzme, kayak ve snowboard çekimlerinde uzman olan Kasapoğlu, aynı zamanda Red Bull fotoğrafçısı. 6 seneyi aşkın bir zaman Vogue Türkiye dergisinde sanatçı ve sporcu portreleri çekti. Fotoğrafları İsviçre’de Lozan Olimpiyat Müzesi dahil Avrupa’nın çeşitli yerlerinde sergilendi. 2 fotoğraf kitabı Olimpiyat Müzesi tarafından basıldı. Mine aynı zamanda Sony Alpha’nın marka elçisi.

© Mine Kasapoğlu

DAVID BURNETT

Müze Gazhane Atölye 02,
1-11 Ekim
Her gün 10:30 – 20:00

1946 doğumlu David Burnett, foto muhabirlik alanında magazin dahil neredeyse bütün ödülleri almış bir yetenek. 1967’de Time dergisinde staja başladı ve Life degisi için Vietnam Savaşı’nı takip etmek üzere ülkeden ayrıldığında kariyerinin yolu çizilmiş oldu. 1975’te New York’ta kendi fotoğraf ajansını kurdu. 1979 İran Devrimi’nde çektiği fotoğraflar ile adını duyurdu. Ünlü fotoğrafçı David Burnett, dünyanın her yerinde çok sayıda sergiye katıldı, yarışmalarda jüri üyelikleri yaptı. Politika, spor ve portre fotoğrafçılığında bir usta olarak anılan Burnett, 1984 yılından beri bütün Dünya Yaz Olimpiyatları’nın resmi fotoğrafçısı. Tüm bu ödüllerinin ve başarılarının ötesinde Burnett’in fotoğrafları, dünyanın son 60 yılını anlatan belgeler niteliğinde. Bu nedenle de American Photo Magazine tarafından “Tarihin 100 En Önemli Fotoğraf İnsanı”ndan biri olarak seçilmesi şans değil. David Burnett’in aynı zamanda çeşitli fotoğraf kitapları var. 2015’de Fransızca, ertesi sene Çince basılan “Man Without Gravity” (Yerçekiminden Muaf Adam) Burnett’in 30 yıl boyunca Olimpiyatlar’da çektiği fotoğraflardan oluşuyor. “Benim amacım sporun, hareketin ve sporcuların izleyiciler ya da anlatıcılar tarafından belki de asla fark edilemeyecek anlarını yakalamak” diyen fotoğrafçı, Amerika ve Avrupa’da sadece spor temalı solo sergiler de açtı. “44 Days: Iran and the Remaking of The World” (44 Gün: İran ve Dünyanın Yeniden Şekillendirilmesi) adından da anlaşılacağı üzere Burnett’in İran’da geçirdiği 1978-79 döneminin yani İran Devrimi’nin fotoğrafları. Sonradan çektiği, Humeyni’nin Amerika’ya gelişi fotoğrafı dergi kapaklarını süsledi. Bambaşka bir alanda ama Burnett’in portre gücünü ortaya çıkartan bir diğer kitabı ise Bob Marley’nin basında hiç yayınlanmamış fotoğraflarından oluşan “Soul Rebel: An Intimate Portrait of Bob Marley” (Ruhu İsyankâr: Bob Marley’nin Yakın Portresi) kitabı 2009’da basıldı. 

© David Burnett
Windows-Grey 120 usm x 4

TIM FLACH

Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı,
1-11 Ekim
10:30 – 18:00

Royal Photographic Society (Kraliyet Fotoğraf Topluluğu) Onur Üyesi ve University of Arts London Onursal Doktora ünvanları bulunan İngiliz fotoğrafçı Tim Flach, hayvanları benzersiz şekilde fotoğraflayarak dünyaya bir mesaj veriyor: “Kültürümüzün acilen değişmesi gerekli.”

DEVAMI

Hasan_Deniz_Page_14_Image_0001

HASAN DENİZ

Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı,
1-11 Ekim
10:30 – 18:00

Doğa ile insan arasındaki ilişkinin Modernist tezahürlerini ve bu duruma has iktidar-inkar geleneklerinin veçhelerini göz önüne serdiği seçkisi ile Hasan Deniz, kaydettiği görüntüler üzerinden insana dair biriktirme ve zapt etme dürtülerini ele aldığını söylüyor.

DEVAMI

HASAN DENİZ

Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı,
1-11 Ekim
10:30 – 18:00

Hasan Deniz, insanlardan arınmış ve zaman bildirmeleri net olmayan mekanları kaydettiği fotoğraf dizileriyle tanınıyor. Rahat Bahçe seçkisi ise hayvanat bahçelerinde çekilmiş fotoğraflardan oluşuyor. İnsanların, hayvanlara yaşam alanı olarak inşa ettikleri mimari yapıların sorgulandığı bu fotoğraflarda Hasan Deniz; bir yaşam alanı olduğu kadar birer de sahne olarak inşa edilen kafesler, yuvalar, adacıklar ve suni iklim şartlarını birer yalan-alan olarak tanımlayıp, kaydettiği görüntüler üzerinden insana dair biriktirme ve zapt etme dürtülerini ele aldığını söylüyor. Çoğunlukla kıta Avrupası’nda 20. yüzyıl ortasında bugünkü genel hatlarına kavuşan hayvanat bahçelerinde çekilen fotoğraflar; gerek vurguladığı mimari unsurlar gerekse belgesel fotoğrafçılığına attıkları çalım ile, doğa ile insan arasındaki ilişkinin modernist tezahürlerini ve bu duruma has iktidar-inkar geleneklerinin veçhelerini göz önüne sermiş oluyor.

Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nden mezun olan Deniz, Cumhuriyet Dergi’de başlayan profesyonel fotoğrafçılık kariyerini devam ettirirken, yurt içi ve yurt dışında çeşitli grup sergilerine katıldı. İlk tek kişilik sergisi Alte Liebe, 2014’te, Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde gerçekleşti. Halen İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.

© Hasan Deniz

TIM FLACH

Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı,
1-11 Ekim
10:30 – 18:00

Bir insan portresi çekerken “kameraya bak” demek ve gözlerdeki bakışı yakalamak ne kadar “kolaysa” aynı işi hayvanlarla yapmak o kadar zordur. Meraklı gözleri ile temas kurmak onlar için bir tehdit olarak algılanabilir. Neyse ki çoğu çok meraklı ve Tim Flach gibi hayvanlarla çalışan fotoğrafçılara merakları ile kolaylık sağlıyorlar. Ama istisnalar var tabii ki. Dünya üzerindeki en farklı ve muazzam canlılardan olan atlar ya da genel olarak “Equus” türü yani zebralar, eşekler, katırlar ve atlar gibi. Vücut yapıları itibari ile başlıbaşına birer sanat eseri olan atları Flach için en büyüleyici kılan yönleri insanlarla ilişkileri. Tıpkı köpekler gibi (Köpekler de Flach’ın fotoğraf öznelerinden biri) atlar da hayatlarımızı biçimlendiren ve karşılığında bizim de hayatlarını biçimlendirdiğimiz canlılar. Bu ilişkinin fotoğrafa yansıması ise olağanüstü durağan, heykelimsi keskinlikte hayvan portreleri ve detayları şeklinde tezahür ediyor Flach’ın çalışmalarında. İngiliz fotoğrafçının çalışmaları sayısız dergide, gazete, kitapta yer aldı, ödüllere layık görüldü. Royal Photographic Society (Kraliyet Fotoğraf Topluluğu) Onur Üyesi ve University of Arts London Onursal Doktora ünvanları bulunan Fach’ın fotoğrafları  dünyanın her yerinde sergilendi. Daha çok insan portresi gibi konumlandırdığı fotoğraflarındaki öznelerin çoğu hayvanat bahçelerindeki ve çiftliklerdeki hayvanlar. Eğitimli bir ekip yardımı ile çektiği fotoğrafların yanısıra Endangered serisinde dünyayı gezerek nesli tükenmekte olan hayvanları da fotoğraflarında ölümsüzleştirdi. Hayvanları fotoğraflamasının sebebini şöyle anlatıyor Tim Flach; “Dünya tarihindeki çok benzersiz bir dönemi yaşıyoruz. Tüm kültürümüzün değişmesi gerekli. Bunu acilen yapmalıyız. Çünkü tarihte ilk defa hayvan türlerinin sonunu getiren sebepler doğal afetler değil, insanın ta kendisi. Geçmişte doğa güçlü biz ise korunmasızdık. Şimdi ise korunmasız olan doğa.”

© Tim Flach
_R3A9269

LIA: Hayatı Kodlamak

Kalyon Kültür,
1 Ekim-27 Kasım
Pazartesi hariç her gün 10:30 – 20:00
Küratörler: Ceren ve Irmak Arkman

Erken dönem yazılım ve internet sanatının öncülerinden kabul edilen Avusturyalı sanatçı LIA, dijital sanat, interaktif yerleştirmeler ve ses sanatı üzerine yoğunlaşıyor. İnternet projeleri, geleneksel çizim ve resim sanatını dijital ikonlar ve algoritmaların estetiğiyle birleştiren sanatçının çalışmalarındaki stil, kavramsal sanata yakın duran bir minimalizm ile nitelenebilir.

DEVAMI

dido_image

dido ‘ah o dudaklar and içmişti benimle kalacağına…’

Kalyon Kültür,
3 Ekim 18:00,
7 Ekim 19:00

Festival kapsamında konsept ve performansı Korhan Başaran’a ait olan dido ‘ah o dudaklar and içmişti benimle kalacağına…’ adlı performans gerçekleşecek.

DETAYLAR

LIA: Hayatı Kodlamak

Kalyon Kültür,
1 Ekim – 27 Kasım
Her gün 10:30 – 20:00

1995’ten beri iş üreten Avusturyalı sanatçı LIA, yazılım ve internet sanatının öncülerinden biri olarak görülüyor. Sanatı video, performans, yazılım, yerleştirme, heykel, projeksiyon ve diğer aplikasyonları kapsayan bir çeşitlilik gösteriyor.

Sanatçının temel çalışma materyali kod; ki bu LIA’nın bir kavramı gerçek-zamanlı multimedya çıktılar üreten bir “makine” yaratmak için kullanabilecek şekli, yazılı bir yapıya çevirmesine dayanıyor. Konsepti –tasarlanmış bir kesinlik gerektiren yazılı kodun formalitesine karşıt şekilde – “akışkan” olduğu için, makine ve sanatçı arasındaki çeviri süreci karşılıklı bir konuşma gibi görülebilir. Bu süreç, LIA makinenin yorumundan memnun kalana kadar tekrar eder; ancak bu noktada, sanat işinin içinde gelişebileceği jeneratif çerçeve tamamlanmış kabul edilir.

Sanatçının çalışmaları, çizim ve resim geleneklerini dijital imge ve algoritmaların estetiğiyle birleştirir ve minimalist bir yaklaşım ve kavramsal yakınlık ile tanımlanıyor. Seyircinin de benzer bir keşfi bilinçaltı düzeyde deneyimlemesine imkân vermek için, belirli deneyimlenen prensiplerin soyut formlar, hareketler ve renklerle çevrilmesine odaklanıyor.

LIA Avusturya’da yaşıyor ve çalışıyor.